Özlem

Sevmeyi özledim ben. Aklıma gelince anıların güneş açmasını ve sıcağın yüzümü yalamasını. Anlamsız bir gülümsemenin dudaklarımda peyda olmasını. Sessizleşmeyi. Umutlanmayı. Heyecanlanmayı ve kalbimin çarpmasını. Evet, en çok da bunu özledim sanırım. Kalbim, çarpmayı bıraktı artık. Birinin teni değince tenime, hissizleştim. Duvarın soğukluğunu hissettim başka insanların ellerinde ve kalbimin durduğunu hissettim başkasının dudaklarında. Son olarak da düşüncelerim durdu. Hey, orada mısın? Var mısın? Kaçıp gittin mi yoksa benden? Hatalarımdan? Mutsuzluklarımdan? Çok mu üzdüm seni ben? Özür dilerim kalbim, özür dilerim seni susturduğum için. Susman gerekiyordu çünkü, susarsan karanlık basmazdı çünkü. Peki şimdi? Şimdi karanlık yok ama aydınlık da yok. Boşluk var ve sessizlik. Ürkütücü bir sessizlik, derin bir uykudasın. Çok hor kullandım değil mi seni? Pişmanım diyebiliyor muyum… Aslında hayır. İnsanım ben, çelişirim her zaman. Duygum, mantığım, özlemim, kalbim, isteğim, arzum, alt benliğim, üst benliğim. Herkes ve her şey konuşuyor. Bir tek sen konuşmuyorsun ama çünkü bir tek seni susturabildim. Bir tek sen benim sözümü dinledin yahut dinlemeye zorlandın. Peki şimdi neredesin? Sevmeyi özledim ben, çıkıp gelsene. Yeniden bahar açtırsana kalbimde, yeniden tomurcuklansan ya dudaklarımda, yeniden şükretsem ya var olmaya. Sadece bugüne, uyandığıma ve nefes aldığıma. Olmaz mı? Daha zamanı var mı diyorsun? Peki… Biraz da senin sözünü dinlerim o halde. Sen terk etme beni sadece, ben anladım hatalarımı, yanlışlarımı, seni bulmaya geldim. Seni beklemeye ve seni dinlemeye. Sen, seni özledim ben. Sevmenin kendisini özledim ben.

Genel içinde yayınlandı

Yorum bırakın